preslava kolik
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kadınlık kompleksi hakkında bilgiler

Aşağa gitmek

Kadınlık kompleksi hakkında bilgiler Empty Kadınlık kompleksi hakkında bilgiler

Mesaj  Admin Salı Ocak 11, 2011 10:39 pm

Aslında bana göre, kompleksi olmayan ne kadın nede erkek yoktur. Şimdi erkekleri bir kenara alalım ve kadınlık kompleksleri hakkında biraz bilgi sahibi olalım Melek‘ler.





Küçük kız çocuğunda Oidipus komplek­si erkek çocuğundakinden daha değişik bir biçimde belirlenir Bazen gelişiminin bu evresi dramatik bir biçime bürünebi­lir. Gerçekten de, babasını ele geçermeye çalışırken, yönelmiş olduğu ilk sevgi olan annesine ihanet ettiği duygusuna kapılır; onu terketmekle ilk ihaneti, ona ait olan birşeyi ele geçirmeye çalışmak­la da ikinci ihaneti işlediğini düşünür. Annesine karşı duyduğu saldırganlık ve sevgi karışımı duygu aynı zamanda iki yönde gelişir. Bir yandan, annesine dişi­lik modeli olarak gereksinme duyar ama bununla birlikte babasını ele geçirmek için onu bir kenara itmek ister, öte yandan, sevgisi konu değiştirir ve anne sev­gisi baba sevgisine dönüşür. Duygulardaki bu çelişki kız çocuğundaki Oidipus kompleksine çoğu zaman erkek çocu­ğundakinden daha önemli bir görünüm verir. Annesine karşı duyduğu temiz sevgiyi korumak için sürdürdüğü iç müca­dele sırasında, rakibine karşı beslediği düşmanca eğilimlerini bastırır. Bu zo­runluluk kız çocuğunu erkek çocuklar­dan daha pasif olmaya iten etkenlerden biridir. Dış dünyaya göre kendi saldır­ganlıklarını bastırma en azından kendi içgüdülerini denetlemeyi sağlar. Küçük kızın özel durumu, erkek kadın ilişkileri konusundaki görüşünde bazı başka önemli sonuçlar da doğurur. Baba kızı tarafından erkekliğin simgesi olarak düşünülür ve idealleştirilir. Babasıyle erkek çocuğa oranla daha az oyun oynayan kız çocuk, erkek psikolojisini öğrenemez. Oysa erkek çocuk, annesi aracılığıyle kadınları daha yakından tanı mayı başarır. İşte bu nedenle genç kız­lar evlenecekleri erkeği gerçeğe çok uzak bir biçimde düşlerler; çünkü bu konudaki bilgileri yetersizdir. Babayı idealleştirme ciddi düş kırıklıklarına yol aça­bilir. Evlendikten sonra, kocalarını ideallerinde yaşattıkları tiplerden çok farklı bulurlar. Babaları, onların gözünde ide­al nitelikler taşıyan bir kişi olduğundan, evlendikleri erkek bu yetkinliğe ulaş­maktan uzaktır. Böyle bir düş kırıklığı bazen kocalarını hor görmelerine, hatta ondan nefret etmelerine yol açar. Böyle olunca, kocalarına ne duygusal yönden ne de cinsel yönden bağlanırlar.
Gerçeği söylemek gerekirse, günümüz­de bu tür tepkiler gittikçe azalmaktadır. Çocuğun ana babasıyle ilişkilerinde ol­duğu gibi, erkek kadın ilişkilerinde de önemli değişmeler olmuştur. Cinsiyetle­rin eşitliği yönündeki gelişmeler ve aile içinde sorumlulukların daha dengeli bir biçimde paylaşılması, psikolojinin te­mel verilerini önemli ölçüde değiştir­mektedir. Kadınlar eskiden erkeklere ta­nınan bazı ayrıcalıkların kendilerine de tanınmasını istemişler ve bunların bazı­larını elde etmeyi başarmışlardır. Ancak bu başarının, otoritelerinin bir bölümü­nü yitirmeyi güç kabul eden bazı erkek­lerde ruhsal bozukluklara yol açtığı görülmüştür.
Kadınlar, tarih boyunca birçok kez top­lumsal durumlarına başkaldırmayı dene mislerdir. Yaşadığımız yüzyılın başın­dan beri bu tepkiyi giderek sertleştirmiş­ler ve özellikle batı ülkelerinde toplum yaşamında önemli haklar ve görevler el­de etmeyi başarmışlardır. Bugün, kadın­lar iktisat alanındaki çalışmalara olduğu kadar, kamu yaşamına da katılmaktadırlar.
Birçok alanlarda eşitlik elde etmeyi başarmışlar, bu eşitliği her alanda geniş­letme çabalarına girişmişlerdir. Bununla birlikte, bu evrim kimi kadınların bilinç­altında da olsa penisleri bulunmadığı, gerekçesiyle kendilerini erkeklerden da­ha alt düzeyde varsaymalarına engel ol­mamaktadır, öte yandan, dünyanın her yanında yürütülmekte olan uygulamalı psikoloji incelemeleri cinsiyetleri birbi­rini tamamladığı gerçeğinin gözden ka­çırılmaması gerektiğini doğrulamaktadır Erkek ile kadın birbirlerine göre ne üstün ne de aşağı durumdadırlar; ancak, aralarında yine de farklar vardır. Dengeli ve uyumlu bir toplum yaratmak için, bu gerçeğin göz önüne alınması ge rekir.
Freud’ün araştırmalarını yürüttüğü devir de, eşitlik sorunu henüz ortaya atılma­mıştı. Psikanaliz yönteminin yaratıcısı çağının insanlarındaki psikolojik yapıla­rı incelerken her şeyden önce içinde bu­lunduğu zamanın koşullarını ele alıyor­du. Çağdaş toplumların daha sonra ge­çirdikleri bazı değişimleri önceden bil­me olanağı yoktu. Bu nedenle Freud’ün kadınları pasif, cinsel yönden içlerine kapanık, özellikle anneliğe yönelik ve baba otoritesine saygılı gösteren gele­neksel şemayı genellikle doğru olarak kabul etmiş olması şaşırtıcı değildir. Freud’ün kadınlardaki hadım edilme kompleksini ele alış biçimi, çoğu zaman bu durumundan kurtulmak için bütün cinselliğini kullanan histerik bir kadın görüntüsü yaratıyordu. Avusturyalı psi­kiyatri uzmanının bundan çıkardığı so­nuçlara göre, peşin yargıların tutsağı olan kadının bu yargılardan kurtulması zordu. O devirde, kadınlarda sinir bo­zuklukları yaygın olduğu halde Freud bunun nedeninin hoşgörü sınırlarını aşan kadın erkek ilişkilerindeki gerilim olduğunu açıkça görememişti. Freud’e göre, küçük kız erkeklerle olan farkının giderilmesinin olanaksızlığını anlayınca, mastürbasyonla zevk sağla­ma yolunu bulur. Klitorisi erkek cinsel organının yerini tutan bir organ olarak değerlendirir. Daha sonra, ergin yaşa ge linçe, zevk sağlamak için başka yollar aramağa başlar. Gerçekten de, Freud ka dinin cinselliğinin en uç noktasının annelik içgüdüsü olduğunu ileri sürer.Çocuğun yetişkin kadında penisin yeri­ni alacağını ve zevkin giderek klitoristen dölyoluna doğru yer değiştireceğini, böylece kadının artık mastürbasyondan değil de, çocuk dünyaya getirme olana­ğı sağlayan cinsel birleşmeden zevk ala­cağını belirtir.
Freud’den bu yana kadının cinselliği konusunda yapılan sayısız incelemeler kadınların büyük bir çoğunluğunun cin­sel etkinliğin klitoris aşamasında kal­makta olduğunu, yani klitorisleri uyarıl-madikça cinsel doyuma ulaşamadıkları­nı göstermiştir. Kadın cinselliğindeki bu özellik ancak kadının durumuyla açıkla­nabilir. Kadında binlerce yıldan beri süren cinsel koşullanma süreci, zevke değil, çocuk doğurma, yani üreme etkin ligine dönüktür.
Gerçekten de Masters ve Johnson tara­fından bilimsel bir biçimde yürütülen gözlemler, klitorisin kadın zevkinin en duyarlı noktası olduğunu ortaya çıkar­mıştır. Bu araştırmaların sonuçlarına göre, dölyolu sinir uçları bakımından fa kirdir ve bu yüzden de zevk sağlama gücü çok düşüktür. Bu durumda, kadın­lardaki cinsel soğukluk, aynı yollardan hem üreme işlevlerini yerine getirmesi­nin, hem de zevk sağlamasının fizyolo­jik açıdan neredeyse olanak dışı olması­na bağlanabilir.
Kadındaki bu koşullanmanın yüzyıllar boyunca nasıl sürüp gittiği merak konu­sudur. Son incelemeler, kadının çok seyrek olarak gerçek bir eş gibi davrandığı­nı, çoğunlukla aile ya da toplum içinde üstün varlık niteliğini sürdüren erkeğin cinsel zevk aracı gibi davranmakta oldu ğunu doğrulamaktadır.

Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 220
Points : 634
Kayıt tarihi : 23/10/10
Nerden : kktc

http://preslavakolik.benimforum.org

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz