genel sağlık
1 sayfadaki 1 sayfası
Boğaz ağrısını pastille önleyin
Uzmanlar, kışa girerken peşinizi bırakmayan boğaz ağrılarına karşı önlem olarak pratik, aromalı, çift anti bakteriyel özelliği bulunan pastilleri öneriyor.
Hava sıcaklıklarının ani biçimde yükselip, alçaldığı kış aylarında boğaz ağrısı şikâyetleriyle karşı karşıya kalmanız mümkün. Mevsim geçişlerinde ciddi oranda artan boğaz enfeksiyonlarını ani hava değişimi tetikliyor.
Boğazınızı rahatlatmak, ağrınızı gidermek ve ferahlık hissetmek için antibakteriyel etken madde içeren boğaz pastillerinden yararlanabilirsiniz.
Boğazınızdaki tahrişin ve ağrının giderilmesine yardımcı olacak boğaz pastillerinin ballı-limonlu, C vitaminli portakal aromalı, mentollü çeşitleri bulunuyor.
Diyabetliler ve formuna dikkat edenler için özel olarak geliştirilmiş şekersiz çilek aromalı boğaz pastillerini artık eczanelerde bulmak mümkün.
Üstelik boğaz pastilleri gün boyu çantanızda kolaylıkla taşımak için de pratik. ‘Boğaz enfeksiyonları mevsim değişikliklerinde artış gösteriyor’
Prof Dr. Tarık Şapçı, “Vücut ısısındaki ani düşüşler, üst solunun yollarına giden damarların daralmasına neden olur. Buna bağlı olarak bu bölgeye kan yoluyla gelen besin desteği ve bağışıklık sistemi hücreleri azalır. Bu durum virüslerin çoğalmasına neden olur, enfeksiyonlar ortaya çıkar” diyerek uyarıyor.
Yeni başlayan boğaz enfeksiyonlarında, antibakteriel ve antiseptik özellikleri bulunan pastillerin enfeksiyonu engellediğini belirten Prof. Dr. Tarık Şapçı, Şeker hastalığı olanların şeker içermeyen pastilleri kullanmalarını öneriyor.
Hava sıcaklıklarının ani biçimde yükselip, alçaldığı kış aylarında boğaz ağrısı şikâyetleriyle karşı karşıya kalmanız mümkün. Mevsim geçişlerinde ciddi oranda artan boğaz enfeksiyonlarını ani hava değişimi tetikliyor.
Boğazınızı rahatlatmak, ağrınızı gidermek ve ferahlık hissetmek için antibakteriyel etken madde içeren boğaz pastillerinden yararlanabilirsiniz.
Boğazınızdaki tahrişin ve ağrının giderilmesine yardımcı olacak boğaz pastillerinin ballı-limonlu, C vitaminli portakal aromalı, mentollü çeşitleri bulunuyor.
Diyabetliler ve formuna dikkat edenler için özel olarak geliştirilmiş şekersiz çilek aromalı boğaz pastillerini artık eczanelerde bulmak mümkün.
Üstelik boğaz pastilleri gün boyu çantanızda kolaylıkla taşımak için de pratik. ‘Boğaz enfeksiyonları mevsim değişikliklerinde artış gösteriyor’
Prof Dr. Tarık Şapçı, “Vücut ısısındaki ani düşüşler, üst solunun yollarına giden damarların daralmasına neden olur. Buna bağlı olarak bu bölgeye kan yoluyla gelen besin desteği ve bağışıklık sistemi hücreleri azalır. Bu durum virüslerin çoğalmasına neden olur, enfeksiyonlar ortaya çıkar” diyerek uyarıyor.
Yeni başlayan boğaz enfeksiyonlarında, antibakteriel ve antiseptik özellikleri bulunan pastillerin enfeksiyonu engellediğini belirten Prof. Dr. Tarık Şapçı, Şeker hastalığı olanların şeker içermeyen pastilleri kullanmalarını öneriyor.
Kronik uykusuzluğa dikkat
Yapılan araştırmalar, kronik uykusuzluğun hafıza formasyonunda etkili olan beyin korteksinde küçülmeye neden olabileceğini ortaya çıkardı.
İtalyan La Stampa gazetesinde çıkan habere göre, Hollanda’daki Nörolojik Bilimler Enstitüsünde görev yapan bir grup bilim adamı, kronik uykusuzluk hastalarının beyinlerinin sol tarafındaki gri madde miktarının, bu tür bir sorunu olmayanlara nazaran daha az olduğunu tespit etti
Uzmanlar, uykusuzluk sorunu arttıkça merkezi sinir sisteminin ana içeriği olan gri maddenin miktarının azaldığını da gözlemledi.
Şimdiye kadar bu durumun sadece post travmatik stres bozukluğu gibi ağır depresyon hastalarında görüldüğünün düşünüldüğünü belirten bilim adamları, bu bulguların ışığında uykusuzluk sorununa daha fazla özen gösterileceğini umduklarını söyledi.
İtalyan La Stampa gazetesinde çıkan habere göre, Hollanda’daki Nörolojik Bilimler Enstitüsünde görev yapan bir grup bilim adamı, kronik uykusuzluk hastalarının beyinlerinin sol tarafındaki gri madde miktarının, bu tür bir sorunu olmayanlara nazaran daha az olduğunu tespit etti
Uzmanlar, uykusuzluk sorunu arttıkça merkezi sinir sisteminin ana içeriği olan gri maddenin miktarının azaldığını da gözlemledi.
Şimdiye kadar bu durumun sadece post travmatik stres bozukluğu gibi ağır depresyon hastalarında görüldüğünün düşünüldüğünü belirten bilim adamları, bu bulguların ışığında uykusuzluk sorununa daha fazla özen gösterileceğini umduklarını söyledi.
Yaşlılıkta işitme kaybı
Yaşın ilerlemesiyle birlikte her organ gibi işitme duyusu da gün geçtikçe zayıflar. İşitme duyusunun kaybolması, çok sık karşılaşılan bir durumdur.
Yaşlılıkta işitme kaybının nedeni olarak; kulak yoluna giden damarların artık eskisi gibi kan taşıyamaması, işitme sinirlerinin yaşla birlikte deforme olması sayılabilir.
Belirtileri nelerdir?
Yaşlılığa bağlı olduğu kuşkusuz belli olan işitme kaybı, 30 yaşın altına kadar inebilir. Tiz sesleri algılama yetisi 30 yaşına doğru azalır. Zamanla tel, zil sesi gibi sesler algılanamayabilir.
İşitmenin zayıflaması; yapısal özellikler, gürültüye maruz kalma, damar sertliği gibi çeşitli etkenlere bağlı olarak değişir. Ayrıca gürültülü yerlerden, gür sesli konuşan kişilerden çok fazla rahatsızlık duyarlar.
Beyindeki işitme merkezi işlevini yitiriyor
Ne yapmak gerekir?
İşitme işlevinin zamanla eski görevini yerine getirememesinde psikolojik ve patolojik nedenler rol oynar. Kadınların erkeklere oranla işitme duyularının azalması olayı, daha geç yaşlarda başlıyor.
Yapılan araştırmalarda yaşlılıkla birlikte gelen sağırlıkta önce tiz seslerin duyumunun azaldığı ortaya çıkmıştır. İşitme zayıflığı başlayan yaşlıların yaklaşık yarısından fazlasında yüksek frekanslı seslere karşı aşırı duyarlılık gelişir. İşitme kaybı olmayan insanlara normal gelen ses tonu, yaşlı insanların kulaklarını zorlayabilir.
Bir KBB doktoru tarafından muayene edildikten sonra kulakta oluşan kir varsa, doktor tarafından temizlenir. Bu uygulama çoğu zaman duyu kaybını önemli ölçüde azaltır.
İkinci uygulama yaşlıya en uygun bir işitme aygıtının takılmasıdır. İşitme aygıtı yaşlının toplumsal yaşama yeniden dönmesini sağlar.
Yaşlılıkta işitme kaybının nedeni olarak; kulak yoluna giden damarların artık eskisi gibi kan taşıyamaması, işitme sinirlerinin yaşla birlikte deforme olması sayılabilir.
Belirtileri nelerdir?
Yaşlılığa bağlı olduğu kuşkusuz belli olan işitme kaybı, 30 yaşın altına kadar inebilir. Tiz sesleri algılama yetisi 30 yaşına doğru azalır. Zamanla tel, zil sesi gibi sesler algılanamayabilir.
İşitmenin zayıflaması; yapısal özellikler, gürültüye maruz kalma, damar sertliği gibi çeşitli etkenlere bağlı olarak değişir. Ayrıca gürültülü yerlerden, gür sesli konuşan kişilerden çok fazla rahatsızlık duyarlar.
Beyindeki işitme merkezi işlevini yitiriyor
Ne yapmak gerekir?
İşitme işlevinin zamanla eski görevini yerine getirememesinde psikolojik ve patolojik nedenler rol oynar. Kadınların erkeklere oranla işitme duyularının azalması olayı, daha geç yaşlarda başlıyor.
Yapılan araştırmalarda yaşlılıkla birlikte gelen sağırlıkta önce tiz seslerin duyumunun azaldığı ortaya çıkmıştır. İşitme zayıflığı başlayan yaşlıların yaklaşık yarısından fazlasında yüksek frekanslı seslere karşı aşırı duyarlılık gelişir. İşitme kaybı olmayan insanlara normal gelen ses tonu, yaşlı insanların kulaklarını zorlayabilir.
Bir KBB doktoru tarafından muayene edildikten sonra kulakta oluşan kir varsa, doktor tarafından temizlenir. Bu uygulama çoğu zaman duyu kaybını önemli ölçüde azaltır.
İkinci uygulama yaşlıya en uygun bir işitme aygıtının takılmasıdır. İşitme aygıtı yaşlının toplumsal yaşama yeniden dönmesini sağlar.
Alerji hakkında bilinmesi gerekenler
Normalde vücudumuzu koruyan bağışıklık sistemi bazı insanlarda zararlı olmayan birtakım maddelere de aşırı yanıt verir. Bu reaksiyonlara aşırı duyarlılık ya da alerji adı verilir.
Alerji kişilerin aslında zararlı olmadıkları halde bazı maddelere karşı aşırı reaksiyon göstermesidir. Bizi zararlı organizmalara karşı koruyan bağışıklık sistemimiz görevleri istilacıları (antijenleri) zararsız hale getirmek olan vücut savunmacılarını (antikorlar) üretir.
Alerjik reaksiyona yol açan antijene de alerjen adı verilir.Alerjik reaksiyonlar tek tip değildir, birçok yolla ortaya çıkarlar, vücudun değişik bölümlerinde meydana gelebilirler ve çeşitli şiddette olabilirler.
İmmün (bağışıklık) sistemimiz iyi bir belleğe sahiptir. Yaşamımızın başlangıcında organizmamız yabancı maddelerle karşılaştığında immun sistem onları tanımayı ve belleğine almayı öğrenir.Ardından yabancı maddelere (antijenlere) karşı antikorlar üreterek yanıtını hazırlar. Organizmada ne zaman aynı antijen görülse hatırlama özelliği nedeniyle daha önceden hazırlanmış yanıt başlar. Bu nedenle saman nezlesi olan bir kişi her yıl polenlerle karşılaşınca immun sistemdeki bu özellik sebebiyle hemen reaksiyon gösterir.
Duyarlanma bağışıklık sisteminin antijenle temas etmesi, onu belleğine alması ve ona karşı özel antikorları üretmesidir. Daha sonraki karşılaşmada bağışıklık sistemi antijeni kolaylıkla tanıyacak ve hemen reaksiyon gösterecektir. bir alerjene karşı duyarlanma için gerekli olan süre kişiden kişiye değişir.
Atopi, “Alerjik bir bünyeye sahip olmak” demektir. Bu durum kalıtsaldır. Başlıca üç çeşit atopik hastalık vardır:
* Atopik dermatit (egzema)
* Alerjik rinit
* Alerjik astma
Alerjik rinit çoğunlukla göz alerjisi (konjunktivit) ile birlikte olabilir. Atopik kişiler genetik olarak IgE tipi antikorlar üretme eğilimindedir. Bu IgE antikorları da çevrede bulunan ve normalde zararsız olan alerjenlerle (polenler, ev tozları vb) etkileşime girerek alerjik reaksiyonu başlatır.
Bir çocuk eğer bir ebeveyni alerjikse % 30 alerjik olma riski taşır. Eğer her iki ebeveyni de alerjikse alerji gelişme riski %60’tır. Bununla birlikte alerjiler ikinci nesilde görülmeyebilir.
Alerji kişilerin aslında zararlı olmadıkları halde bazı maddelere karşı aşırı reaksiyon göstermesidir. Bizi zararlı organizmalara karşı koruyan bağışıklık sistemimiz görevleri istilacıları (antijenleri) zararsız hale getirmek olan vücut savunmacılarını (antikorlar) üretir.
Alerjik reaksiyona yol açan antijene de alerjen adı verilir.Alerjik reaksiyonlar tek tip değildir, birçok yolla ortaya çıkarlar, vücudun değişik bölümlerinde meydana gelebilirler ve çeşitli şiddette olabilirler.
İmmün (bağışıklık) sistemimiz iyi bir belleğe sahiptir. Yaşamımızın başlangıcında organizmamız yabancı maddelerle karşılaştığında immun sistem onları tanımayı ve belleğine almayı öğrenir.Ardından yabancı maddelere (antijenlere) karşı antikorlar üreterek yanıtını hazırlar. Organizmada ne zaman aynı antijen görülse hatırlama özelliği nedeniyle daha önceden hazırlanmış yanıt başlar. Bu nedenle saman nezlesi olan bir kişi her yıl polenlerle karşılaşınca immun sistemdeki bu özellik sebebiyle hemen reaksiyon gösterir.
Duyarlanma bağışıklık sisteminin antijenle temas etmesi, onu belleğine alması ve ona karşı özel antikorları üretmesidir. Daha sonraki karşılaşmada bağışıklık sistemi antijeni kolaylıkla tanıyacak ve hemen reaksiyon gösterecektir. bir alerjene karşı duyarlanma için gerekli olan süre kişiden kişiye değişir.
Atopi, “Alerjik bir bünyeye sahip olmak” demektir. Bu durum kalıtsaldır. Başlıca üç çeşit atopik hastalık vardır:
* Atopik dermatit (egzema)
* Alerjik rinit
* Alerjik astma
Alerjik rinit çoğunlukla göz alerjisi (konjunktivit) ile birlikte olabilir. Atopik kişiler genetik olarak IgE tipi antikorlar üretme eğilimindedir. Bu IgE antikorları da çevrede bulunan ve normalde zararsız olan alerjenlerle (polenler, ev tozları vb) etkileşime girerek alerjik reaksiyonu başlatır.
Bir çocuk eğer bir ebeveyni alerjikse % 30 alerjik olma riski taşır. Eğer her iki ebeveyni de alerjikse alerji gelişme riski %60’tır. Bununla birlikte alerjiler ikinci nesilde görülmeyebilir.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz