kadın sağlığı
1 sayfadaki 1 sayfası
Adet dönemi ağrılarını azaltın
Adet dönemi olarak da bilinen Premenstural Sendrom (PMS)’ye neyin neden olduğu ve neden bazı kadınlarda belirtilerin şiddetli görüldüğü, bazılarında hafif görüldüğü ve bazılarında hiç görülmediği bilinmiyor. Bu dönemde meydana gelen ağrıları azaltmak ise mümkün. İşte adet dönemi ağrılarını azaltmak için öneriler…
Genel bir kanı olarak, bu dönemde görülen depresyon ve migrenin nörokimyasal nedenlerle oluştuğuna inanılıyor. Son çalışmalara kadar, hormonal faktörler, örneğin östrojen seviyesi göz önünde bulundurulmuyordu.
Östrojen hormonu, adetten sonra artmaya başlar ve yumurtlama sırasında doruğa çıkar. Östrojen vücutta sıvıyı tutar ve bu yüzden birçok kadın PMS döneminde kilo aldığından şikâyetçi olur. Östrojen ayrıca, tuzun tutulmasına ve kan şekerinin düşmesine neden olur. Adet döneminde kadınlarda alkole karşı aşırı duyarlılık geliştiğinden, bu günlerde alkol alınması belirtilerin artmasına yol açar.
- Düzenli egzersiz, PMS belirtilerini büyük ölçüde hafiflettir.
- Düzenli ve yeterli uyku uyumaya dikkat edilmelidir.
- Şişmeleri olanlar için sigara azaltılmalı veya bırakılmalıdır. Çünkü nikotin vücutta su tutan hormon salgılar.
- Sol tarafa yatılarak uyunması, genel vücut ödemi olanlarda faydalıdır.
- Gerekirse, tuz kısıtlanmalıdır.
- Diyette kırmızı et azaltılmalı, balık, sebze ve meyve tercih edilmelidir.
Tedavisi var mı?
PMS’nin kesin tedavisi bulunmamakla birlikte, doktorlar, aşağıdaki uyarılara dikkat edildiği takdirde ağrıların azalabileceğini vurguluyor.
- Kafein (Kahve, çay, çikolata, kola ve bazı ağrı kesicilerde bulunur.) Premenstural Sendrom’a bağlı baş ağrılarının ve meme ağrılarının kötüleşmesine neden olabilir.
- Meme hassasiyeti için, alttan destekleyici bir sutyenin gece ve gündüz kullanılması gerekir.
- Sigara içmemek gerekir.
Genel bir kanı olarak, bu dönemde görülen depresyon ve migrenin nörokimyasal nedenlerle oluştuğuna inanılıyor. Son çalışmalara kadar, hormonal faktörler, örneğin östrojen seviyesi göz önünde bulundurulmuyordu.
Östrojen hormonu, adetten sonra artmaya başlar ve yumurtlama sırasında doruğa çıkar. Östrojen vücutta sıvıyı tutar ve bu yüzden birçok kadın PMS döneminde kilo aldığından şikâyetçi olur. Östrojen ayrıca, tuzun tutulmasına ve kan şekerinin düşmesine neden olur. Adet döneminde kadınlarda alkole karşı aşırı duyarlılık geliştiğinden, bu günlerde alkol alınması belirtilerin artmasına yol açar.
- Düzenli egzersiz, PMS belirtilerini büyük ölçüde hafiflettir.
- Düzenli ve yeterli uyku uyumaya dikkat edilmelidir.
- Şişmeleri olanlar için sigara azaltılmalı veya bırakılmalıdır. Çünkü nikotin vücutta su tutan hormon salgılar.
- Sol tarafa yatılarak uyunması, genel vücut ödemi olanlarda faydalıdır.
- Gerekirse, tuz kısıtlanmalıdır.
- Diyette kırmızı et azaltılmalı, balık, sebze ve meyve tercih edilmelidir.
Tedavisi var mı?
PMS’nin kesin tedavisi bulunmamakla birlikte, doktorlar, aşağıdaki uyarılara dikkat edildiği takdirde ağrıların azalabileceğini vurguluyor.
- Kafein (Kahve, çay, çikolata, kola ve bazı ağrı kesicilerde bulunur.) Premenstural Sendrom’a bağlı baş ağrılarının ve meme ağrılarının kötüleşmesine neden olabilir.
- Meme hassasiyeti için, alttan destekleyici bir sutyenin gece ve gündüz kullanılması gerekir.
- Sigara içmemek gerekir.
Geç yaşta anne olmanın tehlikeleri
Uzmanlar, meme kanserine yakalanan kadınların sayısının giderek arttığını, bunun en önemli nedenlerinden birinin ise modern yaşamın getirdikleri olduğunu belirtip özellikle meme kanseri riskinin yüksek olduğu gruptaki kadınları uyarıyor.
Meme kanseri üretken yaşta kadınlar arasında sıklıkla görülen bir kanser türü olup, nadir de olsa erkeklerde de görülebiliyor. Günümüzde kanseri ortaya çıkartan en önemli faktörleri, hastaların genetik özellikleri ve hastalara ait bazı özellikleri, kansere ortam hazırlayabilecek bazı riskleri bulundurması gibi etkenler sayılabilir.
Meme kanserinde risk etkenleri ve koruyucu faktörler diye nitelendirilebilen bazı özellikleri saymak mümkün. Örneğin adetin erken yaşta başlaması, geç menopoz, doğum yapmamak, süt emdirmemek, aşırı kilo, aşırı alkol tüketimi gibi nedenler meme kanserinde risk faktörü olarak nitelendiriliyor.
Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü Meme Sağlığı ve Hastalıkları Birimi Prof. Dr. Şükrü Aktan konuyla ilgili bilgi verdi.
Meme kanserinden nasıl korunulabilir?
Her kanser türü gibi meme kanseri de sessiz ve gizli seyreden bir hastalıktır. Klasik belirtisi, memede hasta tarafından fark edilen veya doktor tarafından muayene sırasında saptan kitlenin varlığıdır. Bu hastalığın erken tanısında amaç, daha kitle ele gelmeden kanserin ortaya çıkarılması şeklinde olmalıdır.
Modern çağda meme hastalıkları ile uğraşan tüm doktorların daha kitle hissedilmeden meme kanserine erken tanı koyma yöntemlerini uygulaması ile mümkün olmaktadır. Bu nedenle 30 yaş sonrası kadınların her yıl en az bir kez doktora mmeme muayenesi için başvurmaları ve 40 yaşına kadar her yıl ultrasonografi yaptırmaları tavsiye edilmektedir.
40 yaş sonrası ise fizik muayeneye, ultrasonografi ile birlikte mutlak olarak mamografi tetkiklere eklenmelidir. Bu görüntüleme metodları sayesinde memede daha kitle oluşmadan kanseri belirleyebilecek bir takım bulgular ile hastaların erken biyopsi veya cerrahi girişimleri yapılabilmekte ve erken dönemde kanser tedavisi cerrahi açıdan uygulanabilmektedir.
Doğum yapmamak kanser nedeni
Günümüzde meme kanserini artırıcı etkenler var mıdır?
Meme kanseri, modern toplumlarda oldukça sık rastlanan bir kanser türüdür. Gelişmiş toplumlarda, gelişimini tamamlamamış ve gelişmemiş toplumlara oranla çok daha çok rastlanmaktadır. Örneğin ABD’de her 8 kadından 1’i yaşamları boyunca meme kanserine yakalanma riskine sahipken, Uzakdoğu’da ve gelişimini tamamlamamış toplumlarda bu oran 20 ile 26 kadında da 1 olarak bildirilmektedir.
Ancak son zamanlarda Uzakdoğu ülkelerinde Batılılaşmaya yönelik bir yaşam değişikliği, bu oranı 15 ile 20 arasında 1 kadına indirgediği ileri sürülmektedir. Buna kısaca Batılılaşma diyecek olursak, ülkelerdeki sosyo – ekonomik ve teknolojik gelişmeler, meme kanserini görülme sıklığında son 10 yılda belirgin bir artış ortaya çıkarmıştır. Bu etkenler adetin erken yaşta başlaması, menopoz yaşının ileri yaşlara uzaması nedeniyle kadınların daha fazla östrojen hormonuna maruz kalmaları, bunu tetikleyici bir etmen olarak düşündürmektedir.
Yine modern yaşamda kadınların geç yaşta anne olmaları, daha az süt emdirmeleri veya hiç doğum yapmamaları kanserin ortaya çıkışını etkileyici unsurlardır. Ortamdaki kimyasal maddeler, radyasyona maruz kalma, çevre kirliliği, bazı hormonların düzensiz kullanımı bu etkenler içerisinde sayılabilir.
Dikkatsiz beslenme nedeniyle oluşan kilo artımları, diyette aşırı alkol tüketimi, iş hayatı nedeniyle egzersiz yapmama gibi nedenler de meme kanseri için tetikleyici sebep olarak sayılabilmektedir. Bu açıklamaları özetleyecek olursak, Batılılaşma diye nitelendirilen sosyal yapının aslında medeniyetin ilerlemesi ile yakın ilgisi olduğu, modern teknolojinin insana bir taraftan sayısız yararlar sağlarken diğer taraftan da bazı problemleri ortaya çıkardığı izlenimini yadsıyamayız.
Kanserden korunmada değiştirilebilir veya değiştirilemez faktörler nelerdir?
Özellikle meme kanserinde değiştirilemez risk faktörlerinin başında genetik geçiş özelliği sayılabilir. Birinci derece yakın kan akrabalarında meme kanseri saptanmış bir kadının meme kanseri olabilme riski, ailesinde kanser olmayanlara oranla iki ila üç kat daha fazladır. Bu oran ailesinde iki veya daha fazla kişide meme kanseri olan kadınlarda 4 ila 6 katına kadar çıkabilmektedir.
Erken adet görme değiştirilemez faktörler arasında sayılır. Bunların yanı sıra memede kanser öncesi oluşabilecek hücresel değişiklikler (atipi, hiperpilazi diye nitelendirilen ) değiştirilemez faktörler arasındadır. Değiştirilebilecek faktörler ise, ilk kez anne olma yaşı, anne olmak, süt emdirmek, kilo almamak, düzenli egzersiz yapmak, bir takım ek hormonal ilaçlardan uzak kalmak sayılabilir.
Meme kanserinde erken tanıda yardımcı etkenler nelerdir?
Bu konuda hastalara ve doktorlara düşen görevler vardır. Hastalara düşen görevlerin başında meme sağlığına önem vermek gelir. Ayrıca 20 yaşından itibaren her kadının kendi kendine meme muayenesine alışması gerekmektedir. Yukarıda da açıkladığımız gibi kendi kendine meme muayenesinin yanı sıra kadınların yıllık doktor muayenesi (özellikle meme konusunda deneyimli genel cerrahi uzmanı) ve radyolojik görüntüleme tekniklerinden (ultrasonografi ve mamografi gibi) yararlanması gerekmektedir. Bunun iki yararı şöylece özetlenebilir;
a. Oluşabilecek bazı değişimlerin erken ortaya çıkartılması ve yakın takibi olanağı sağlanır.
b. Gelişmekte olan veya başlangıçtaki meme kanseri olgularında erken tedavi şansı doğar.
Bu nedenle daha ele gelmeyen bir meme kanserinde en iyi yardımcı tetkik, radyolojik görüntüleme metodları olmaktadır. Modern dünyada kanseri tetikleyen birçok faktör olmasına rağmen, teknolojinin sağladığı kolaylıklar sayesinde meme kanseri erken tanınabilir bir hastalıktır. Yanı sıra tedavisinde son 20 yıldır gelinen nokta gerçekten çok yüz güldürücü olarak ortaya çıkmıştır.
Ancak kadınların üzerinde ciddiyetle durması gereken nokta şu olmalıdır; Kadınlar asla, “nasıl olsa bu teşhis edilip, tedavi ediliyor” düşüncesi ile ihmalkar davranmamalı ve meme sağlığına ciddiyetle önem vermelidirler. Yıllık kontrollerin akılda tutulması ve buna uyulması halinde erken teşhisin yararının tartışılamaz olacağı unutulmamalıdır
Meme kanseri üretken yaşta kadınlar arasında sıklıkla görülen bir kanser türü olup, nadir de olsa erkeklerde de görülebiliyor. Günümüzde kanseri ortaya çıkartan en önemli faktörleri, hastaların genetik özellikleri ve hastalara ait bazı özellikleri, kansere ortam hazırlayabilecek bazı riskleri bulundurması gibi etkenler sayılabilir.
Meme kanserinde risk etkenleri ve koruyucu faktörler diye nitelendirilebilen bazı özellikleri saymak mümkün. Örneğin adetin erken yaşta başlaması, geç menopoz, doğum yapmamak, süt emdirmemek, aşırı kilo, aşırı alkol tüketimi gibi nedenler meme kanserinde risk faktörü olarak nitelendiriliyor.
Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü Meme Sağlığı ve Hastalıkları Birimi Prof. Dr. Şükrü Aktan konuyla ilgili bilgi verdi.
Meme kanserinden nasıl korunulabilir?
Her kanser türü gibi meme kanseri de sessiz ve gizli seyreden bir hastalıktır. Klasik belirtisi, memede hasta tarafından fark edilen veya doktor tarafından muayene sırasında saptan kitlenin varlığıdır. Bu hastalığın erken tanısında amaç, daha kitle ele gelmeden kanserin ortaya çıkarılması şeklinde olmalıdır.
Modern çağda meme hastalıkları ile uğraşan tüm doktorların daha kitle hissedilmeden meme kanserine erken tanı koyma yöntemlerini uygulaması ile mümkün olmaktadır. Bu nedenle 30 yaş sonrası kadınların her yıl en az bir kez doktora mmeme muayenesi için başvurmaları ve 40 yaşına kadar her yıl ultrasonografi yaptırmaları tavsiye edilmektedir.
40 yaş sonrası ise fizik muayeneye, ultrasonografi ile birlikte mutlak olarak mamografi tetkiklere eklenmelidir. Bu görüntüleme metodları sayesinde memede daha kitle oluşmadan kanseri belirleyebilecek bir takım bulgular ile hastaların erken biyopsi veya cerrahi girişimleri yapılabilmekte ve erken dönemde kanser tedavisi cerrahi açıdan uygulanabilmektedir.
Doğum yapmamak kanser nedeni
Günümüzde meme kanserini artırıcı etkenler var mıdır?
Meme kanseri, modern toplumlarda oldukça sık rastlanan bir kanser türüdür. Gelişmiş toplumlarda, gelişimini tamamlamamış ve gelişmemiş toplumlara oranla çok daha çok rastlanmaktadır. Örneğin ABD’de her 8 kadından 1’i yaşamları boyunca meme kanserine yakalanma riskine sahipken, Uzakdoğu’da ve gelişimini tamamlamamış toplumlarda bu oran 20 ile 26 kadında da 1 olarak bildirilmektedir.
Ancak son zamanlarda Uzakdoğu ülkelerinde Batılılaşmaya yönelik bir yaşam değişikliği, bu oranı 15 ile 20 arasında 1 kadına indirgediği ileri sürülmektedir. Buna kısaca Batılılaşma diyecek olursak, ülkelerdeki sosyo – ekonomik ve teknolojik gelişmeler, meme kanserini görülme sıklığında son 10 yılda belirgin bir artış ortaya çıkarmıştır. Bu etkenler adetin erken yaşta başlaması, menopoz yaşının ileri yaşlara uzaması nedeniyle kadınların daha fazla östrojen hormonuna maruz kalmaları, bunu tetikleyici bir etmen olarak düşündürmektedir.
Yine modern yaşamda kadınların geç yaşta anne olmaları, daha az süt emdirmeleri veya hiç doğum yapmamaları kanserin ortaya çıkışını etkileyici unsurlardır. Ortamdaki kimyasal maddeler, radyasyona maruz kalma, çevre kirliliği, bazı hormonların düzensiz kullanımı bu etkenler içerisinde sayılabilir.
Dikkatsiz beslenme nedeniyle oluşan kilo artımları, diyette aşırı alkol tüketimi, iş hayatı nedeniyle egzersiz yapmama gibi nedenler de meme kanseri için tetikleyici sebep olarak sayılabilmektedir. Bu açıklamaları özetleyecek olursak, Batılılaşma diye nitelendirilen sosyal yapının aslında medeniyetin ilerlemesi ile yakın ilgisi olduğu, modern teknolojinin insana bir taraftan sayısız yararlar sağlarken diğer taraftan da bazı problemleri ortaya çıkardığı izlenimini yadsıyamayız.
Kanserden korunmada değiştirilebilir veya değiştirilemez faktörler nelerdir?
Özellikle meme kanserinde değiştirilemez risk faktörlerinin başında genetik geçiş özelliği sayılabilir. Birinci derece yakın kan akrabalarında meme kanseri saptanmış bir kadının meme kanseri olabilme riski, ailesinde kanser olmayanlara oranla iki ila üç kat daha fazladır. Bu oran ailesinde iki veya daha fazla kişide meme kanseri olan kadınlarda 4 ila 6 katına kadar çıkabilmektedir.
Erken adet görme değiştirilemez faktörler arasında sayılır. Bunların yanı sıra memede kanser öncesi oluşabilecek hücresel değişiklikler (atipi, hiperpilazi diye nitelendirilen ) değiştirilemez faktörler arasındadır. Değiştirilebilecek faktörler ise, ilk kez anne olma yaşı, anne olmak, süt emdirmek, kilo almamak, düzenli egzersiz yapmak, bir takım ek hormonal ilaçlardan uzak kalmak sayılabilir.
Meme kanserinde erken tanıda yardımcı etkenler nelerdir?
Bu konuda hastalara ve doktorlara düşen görevler vardır. Hastalara düşen görevlerin başında meme sağlığına önem vermek gelir. Ayrıca 20 yaşından itibaren her kadının kendi kendine meme muayenesine alışması gerekmektedir. Yukarıda da açıkladığımız gibi kendi kendine meme muayenesinin yanı sıra kadınların yıllık doktor muayenesi (özellikle meme konusunda deneyimli genel cerrahi uzmanı) ve radyolojik görüntüleme tekniklerinden (ultrasonografi ve mamografi gibi) yararlanması gerekmektedir. Bunun iki yararı şöylece özetlenebilir;
a. Oluşabilecek bazı değişimlerin erken ortaya çıkartılması ve yakın takibi olanağı sağlanır.
b. Gelişmekte olan veya başlangıçtaki meme kanseri olgularında erken tedavi şansı doğar.
Bu nedenle daha ele gelmeyen bir meme kanserinde en iyi yardımcı tetkik, radyolojik görüntüleme metodları olmaktadır. Modern dünyada kanseri tetikleyen birçok faktör olmasına rağmen, teknolojinin sağladığı kolaylıklar sayesinde meme kanseri erken tanınabilir bir hastalıktır. Yanı sıra tedavisinde son 20 yıldır gelinen nokta gerçekten çok yüz güldürücü olarak ortaya çıkmıştır.
Ancak kadınların üzerinde ciddiyetle durması gereken nokta şu olmalıdır; Kadınlar asla, “nasıl olsa bu teşhis edilip, tedavi ediliyor” düşüncesi ile ihmalkar davranmamalı ve meme sağlığına ciddiyetle önem vermelidirler. Yıllık kontrollerin akılda tutulması ve buna uyulması halinde erken teşhisin yararının tartışılamaz olacağı unutulmamalıdır
Bayanlarda gizli kalp krizi belirtileri
Bir kadın olarak kalp krizinin sizin için önemli bir risk oluşturmayacağını düşünebilirsiniz, ancak sizin için bu tehdit özellikle de hormonal değişimler nedeniyle kapıların kalp hastalıklarına açıldığı, menopoza doğru giden ve onu izleyen yıllarda bir gerçek haline gelir.
Kadınların kardiyak (kalple ilgili) yakınmaların erken ve geç evrelerinde sık sık yaşadığı bulguları ve kardiyovasküler (kalp ve damarla ilgili) hastalıklar konusundaki risk faktörlerinizi bilmek yaşam sürenizi anlamlı ölçüde artıracaktır.
Kardiyovasküler hastalıklar
Kardiyovasküler hastalık kalp ve kan damarlarına ilişkin hastalıkları kapsayan bir tanımdır.
Kardiyovasküler hastalıklar, tüm ölüm olaylarının üçte birinden fazlasından sorumlu olmaları nedeniyle meme, over (yumurtalık) ve servikal (rahim ağzı) kanserlerin toplamının da üzerine çıkarak Amerikan kadın nüfusunun en önemli ölüm nedenini oluşturmaktadır.
Kalp Krizi Uyarıları Hafife Alınabilir
Kadınlardaki kardiyak olaylar üzerinde ilginç bir çalışma pek çok kadının kardiyak hastalıkların prodromal (erken) bulgularına günler, haftalar hatta aylar boyunca maruz kalmış olabileceğini göstermektedir. Ne yazık ki bu belirtilerin pek çoğunun farkına varılamayabilir çünkü sıra dışı olarak algılanmazlar. Halsizlik ve uyku bozuklukları, alarm nedeni olabilecek nitelikte iki şaşırtıcı erken bulgu olarak değerlendirilebilir.
Sıradışı Halsizlik
Halsizlik sıklıkla görülen bir durumdur. Basit bir yaklaşımla yetersiz uykudan, viral bir enfeksiyonla mücadele etmekten veya uygulanmakta olan bir tedavinin yan etkilerinden kaynaklandığı düşünülebilir.
Bununla birlikte yakın tarihli bir araştırma bir kalp krizi sonrası hayatta kalan kadınların % 70’inde krizin günler hatta haftalar öncesinden belirgin bir halsizlik olduğunu göstermektedir
Uyku Bozuklukları
Yetersiz bir uyku sonrasında veya oldukça yoğun geçen bir hafta veya ay boyunca halsizlik hissetmek sıradan sayılabilecek bir belirtidir, ancak kadınlar uyku alışkanlıklarındaki sıra dışı veya normale dönmeyen değişiklikler konusunda özellikle dikkatli olmalıdırlar.
Yakın tarihli bir başka çalışmada ise yakın zamanda kalp krizi geçirmiş kadınların neredeyse yarısı bu krize doğru giden günler veya haftalar içersinde uyku bozuklukları yaşadıklarını ortaya koymaktadır.
Diğer Erken Bulgular
Günlük aktiviteler sırasında yaşanan nefes darlığı, hazımsızlık ve ansiyete’nin yanı sıra kardiyak hastalığın bir diğer erken bulgusu olarak görülmektedir.
Kendinizin Farkında Olun
Öyleyse durumun ciddi olup olmadığını nasıl bileceğiz?
Tipik sızı ve ağrılarla besin ve aktivitelere gösterilen normal tepkileri not almak, sıra dışı bazı şeyler olduğunda bunları yanılmadan tanıyabilmenize yardımcı olur. Aynı zamanda kalp hastalığı ile ilgili risk taşıyan kişilerin kendilerini nasıl hissettikleri ile ilgili olarak daha dikkatli gözlem yapmaları gerektiğini de unutmamak gerekir.
Enerji veya rahatlık düzeyinde veya uyku alışkanlıklarında sıra dışı ya da kaygı verici bir değişim yaşayan bir kadın bu konuyu mutlaka doktoru ile konuşmalıdır. Bununla birlikte yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol, obezite, diyabet, sigara alışkanlığı, veya sedanter (hareketsiz) yaşam gibi risk faktörlerine sahip bir kadının kalp hastalığı olasılığını elimine edebilmek için kendini nasıl hissettiğini doktoru ile konuşmaya özel bir önem vermesi gerekir.
Akut Bulgular Kadınlar İçin Farklıdır
Kadınların birçoğu bir kalp krizi esnasında televizyonda veya sinema filmlerinde görüldüğü gibi ani, şiddetli göğüs kasılmaları yaşamayabilirler. Bu, pek çok kişi tarafından klasik kalp krizi bulgusu olarak değerlendirilmesine rağmen araştırmalar bu dramatik bulgulara erkeklerde kadınlardan daha sık rastlandığını ortaya koymaktadır. Neyse ki bir kadın vücudunun bir kalp krizi sırasında gönderdiği bazı alarm işaretlerini biliyoruz. Bir kadında söz konusu olan ağrı erkeklerin genellikle yaşadığı ağrıya göre oldukça atipiktir.
Atipik ağrı
Bir kalp krizi sırasında şiddetli göğüs ağrısı gibi akut kalp krizi bulgularının ortaya çıkması neredeyse klasik hale gelmiştir, oysa kadınlar tipik olarak bir kalp krizi öncesinde veya esnasında vücudun başka bölümlerinde uyarıcı nitelikte olabilen veya olmayabilen ağrı veya rahatsızlıklar olduğunu bildirirler. Basınç, darlık hissi, sırt, omuz boyun ve kollarda hatta boğaz ve çenede ağrı veya yanma kalp hastalığının belirtisi olabilir. Kadınlar aynı zamanda sınıra gelmiş olma, doluluk, karıncalanma gibi hisler de tanımlamışlardır.
Aynı zamanda bir kalp krizinin akut fazında nefes darlığı, halsizlik, karın ağrısı, soğuk terleme, baş dönmesi, hazımsızlık veya bulantı gibi rahatsızlık belirtileri de görülebilir. Son yapılan çalışmalardan birinde kadınlarda en sık bildirilen kalp krizi bulgularının nefes darlığı, zayıflık ve halsizlik olduğu ortaya konmuştur.
Bir kalp krizinin bir çok farklı akut belirtisi hakkında bilgi sahibi olmak, gerçekten gereksinim duyduğunuzda acil yardım aramanızı sağlayabilir. Ancak tüm bu işaret ve bulguların her bir krizde ortaya çıkmayabileceğini, bazı bulguların ortadan kaybolup tekrar ortaya çıkabileceğini bilmelisiniz.
Kalp Krizi Riskiniz Büyük Ölçüde Size Bağlıdır
40 yaşından sonra vücudunuz doğal yönden östrojen üretmeyi durdurduğunda kolesterol düzeyleriniz yükselmeye ve koroner kalp hastalığı (KKH) riskiniz yükselmeye başlar. Başlangıçta hormon replasman tedavisi yoluyla dışarıdan östrojen almanın KKH’na karşı korunma sağlayabileceği düşünülmüşse de klinik çalışmalar bunun kardiyak (kalple ilgili) bir koruma sağlamadığını, kalp hastalığı, over (yumurtalık) ve meme kanseri riskini artırabileceğini göstermektedir.
Öyleyse kalbinizi korumak ve kalp krizi riskinizi azaltmak için ne yapmalısınız?
Bir çok şey. Kolesterolünüzü, kan basıncınızı ve kilonuzu kontrol etmek kalp krizi riskinizi önemli ölçüde azaltabilir. Bu hedeflere ulaşmak için doktorunuzdan diyet ve egzersiz önerilerini alabilirsiniz.
Kendinizi Nasıl Hissettiğinizi Gözardı Etmeyin
Sıklıkla hastalıkla ilgili hislerinizi geçip gideceği ümidiyle gözardı eder misiniz? Araştırmalar kadınların hastalık işaretlerini sıklıkla göz ardı ettiklerini veya kardiyak hastalık bulgularını başka rahatsızlıklara bağladıklarını göstermektedir. Eğer sıra dışı bir yorgunluk, ağrı ya da rahatsızlık hissediyorsanız bunu atlamayın. Bu uyarı işaretlerinin herhangi bir krizin bir ay kadar öncesinde ortaya çıkabileceği gerçeği size sıkıntılarınızın nedenini belirlemek için tıbbi bir yardım alabilecek değerli zamanı kazandıracaktır.
Kalp hastalığı riskini azaltmanın 7 yolu
- Kan basıncınızı düzenli olarak kontrol ettirin. Eğer yüksekse ve sizin için bir ilaç tedavisi önerilmişse bunu düzenli olarak uygulayın, kendinizi iyi hissetseniz bile.
- Eğer içiyorsanız sigarayı bırakın. Doktorunuz size bu konuda yardımcı olacaktır.
- Yeterli miktarda kalsiyum, potasyum ve magnezyum alabilmek için günlük beslenme programınıza taze sebze ve meyveler, tam tahıllar, düşük yağlı süt ürünleri ekleyin.
- Yağ yediğiniz zaman doymuş yağ yerine doymamış yağları tercih edin.
- Kendinize kısa nefes alma molaları vererek evde ve işyerinde stres düzeyini düşürün.
- Eğer alkol alıyorsanız bunu günde 1 kadehle sınırlayın.
- Hergün 30 dakika egzersiz yapın, vücut ağırlığınızı sağlıklı sınırlar içinde tutun
Kadınların kardiyak (kalple ilgili) yakınmaların erken ve geç evrelerinde sık sık yaşadığı bulguları ve kardiyovasküler (kalp ve damarla ilgili) hastalıklar konusundaki risk faktörlerinizi bilmek yaşam sürenizi anlamlı ölçüde artıracaktır.
Kardiyovasküler hastalıklar
Kardiyovasküler hastalık kalp ve kan damarlarına ilişkin hastalıkları kapsayan bir tanımdır.
Kardiyovasküler hastalıklar, tüm ölüm olaylarının üçte birinden fazlasından sorumlu olmaları nedeniyle meme, over (yumurtalık) ve servikal (rahim ağzı) kanserlerin toplamının da üzerine çıkarak Amerikan kadın nüfusunun en önemli ölüm nedenini oluşturmaktadır.
Kalp Krizi Uyarıları Hafife Alınabilir
Kadınlardaki kardiyak olaylar üzerinde ilginç bir çalışma pek çok kadının kardiyak hastalıkların prodromal (erken) bulgularına günler, haftalar hatta aylar boyunca maruz kalmış olabileceğini göstermektedir. Ne yazık ki bu belirtilerin pek çoğunun farkına varılamayabilir çünkü sıra dışı olarak algılanmazlar. Halsizlik ve uyku bozuklukları, alarm nedeni olabilecek nitelikte iki şaşırtıcı erken bulgu olarak değerlendirilebilir.
Sıradışı Halsizlik
Halsizlik sıklıkla görülen bir durumdur. Basit bir yaklaşımla yetersiz uykudan, viral bir enfeksiyonla mücadele etmekten veya uygulanmakta olan bir tedavinin yan etkilerinden kaynaklandığı düşünülebilir.
Bununla birlikte yakın tarihli bir araştırma bir kalp krizi sonrası hayatta kalan kadınların % 70’inde krizin günler hatta haftalar öncesinden belirgin bir halsizlik olduğunu göstermektedir
Uyku Bozuklukları
Yetersiz bir uyku sonrasında veya oldukça yoğun geçen bir hafta veya ay boyunca halsizlik hissetmek sıradan sayılabilecek bir belirtidir, ancak kadınlar uyku alışkanlıklarındaki sıra dışı veya normale dönmeyen değişiklikler konusunda özellikle dikkatli olmalıdırlar.
Yakın tarihli bir başka çalışmada ise yakın zamanda kalp krizi geçirmiş kadınların neredeyse yarısı bu krize doğru giden günler veya haftalar içersinde uyku bozuklukları yaşadıklarını ortaya koymaktadır.
Diğer Erken Bulgular
Günlük aktiviteler sırasında yaşanan nefes darlığı, hazımsızlık ve ansiyete’nin yanı sıra kardiyak hastalığın bir diğer erken bulgusu olarak görülmektedir.
Kendinizin Farkında Olun
Öyleyse durumun ciddi olup olmadığını nasıl bileceğiz?
Tipik sızı ve ağrılarla besin ve aktivitelere gösterilen normal tepkileri not almak, sıra dışı bazı şeyler olduğunda bunları yanılmadan tanıyabilmenize yardımcı olur. Aynı zamanda kalp hastalığı ile ilgili risk taşıyan kişilerin kendilerini nasıl hissettikleri ile ilgili olarak daha dikkatli gözlem yapmaları gerektiğini de unutmamak gerekir.
Enerji veya rahatlık düzeyinde veya uyku alışkanlıklarında sıra dışı ya da kaygı verici bir değişim yaşayan bir kadın bu konuyu mutlaka doktoru ile konuşmalıdır. Bununla birlikte yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol, obezite, diyabet, sigara alışkanlığı, veya sedanter (hareketsiz) yaşam gibi risk faktörlerine sahip bir kadının kalp hastalığı olasılığını elimine edebilmek için kendini nasıl hissettiğini doktoru ile konuşmaya özel bir önem vermesi gerekir.
Akut Bulgular Kadınlar İçin Farklıdır
Kadınların birçoğu bir kalp krizi esnasında televizyonda veya sinema filmlerinde görüldüğü gibi ani, şiddetli göğüs kasılmaları yaşamayabilirler. Bu, pek çok kişi tarafından klasik kalp krizi bulgusu olarak değerlendirilmesine rağmen araştırmalar bu dramatik bulgulara erkeklerde kadınlardan daha sık rastlandığını ortaya koymaktadır. Neyse ki bir kadın vücudunun bir kalp krizi sırasında gönderdiği bazı alarm işaretlerini biliyoruz. Bir kadında söz konusu olan ağrı erkeklerin genellikle yaşadığı ağrıya göre oldukça atipiktir.
Atipik ağrı
Bir kalp krizi sırasında şiddetli göğüs ağrısı gibi akut kalp krizi bulgularının ortaya çıkması neredeyse klasik hale gelmiştir, oysa kadınlar tipik olarak bir kalp krizi öncesinde veya esnasında vücudun başka bölümlerinde uyarıcı nitelikte olabilen veya olmayabilen ağrı veya rahatsızlıklar olduğunu bildirirler. Basınç, darlık hissi, sırt, omuz boyun ve kollarda hatta boğaz ve çenede ağrı veya yanma kalp hastalığının belirtisi olabilir. Kadınlar aynı zamanda sınıra gelmiş olma, doluluk, karıncalanma gibi hisler de tanımlamışlardır.
Aynı zamanda bir kalp krizinin akut fazında nefes darlığı, halsizlik, karın ağrısı, soğuk terleme, baş dönmesi, hazımsızlık veya bulantı gibi rahatsızlık belirtileri de görülebilir. Son yapılan çalışmalardan birinde kadınlarda en sık bildirilen kalp krizi bulgularının nefes darlığı, zayıflık ve halsizlik olduğu ortaya konmuştur.
Bir kalp krizinin bir çok farklı akut belirtisi hakkında bilgi sahibi olmak, gerçekten gereksinim duyduğunuzda acil yardım aramanızı sağlayabilir. Ancak tüm bu işaret ve bulguların her bir krizde ortaya çıkmayabileceğini, bazı bulguların ortadan kaybolup tekrar ortaya çıkabileceğini bilmelisiniz.
Kalp Krizi Riskiniz Büyük Ölçüde Size Bağlıdır
40 yaşından sonra vücudunuz doğal yönden östrojen üretmeyi durdurduğunda kolesterol düzeyleriniz yükselmeye ve koroner kalp hastalığı (KKH) riskiniz yükselmeye başlar. Başlangıçta hormon replasman tedavisi yoluyla dışarıdan östrojen almanın KKH’na karşı korunma sağlayabileceği düşünülmüşse de klinik çalışmalar bunun kardiyak (kalple ilgili) bir koruma sağlamadığını, kalp hastalığı, over (yumurtalık) ve meme kanseri riskini artırabileceğini göstermektedir.
Öyleyse kalbinizi korumak ve kalp krizi riskinizi azaltmak için ne yapmalısınız?
Bir çok şey. Kolesterolünüzü, kan basıncınızı ve kilonuzu kontrol etmek kalp krizi riskinizi önemli ölçüde azaltabilir. Bu hedeflere ulaşmak için doktorunuzdan diyet ve egzersiz önerilerini alabilirsiniz.
Kendinizi Nasıl Hissettiğinizi Gözardı Etmeyin
Sıklıkla hastalıkla ilgili hislerinizi geçip gideceği ümidiyle gözardı eder misiniz? Araştırmalar kadınların hastalık işaretlerini sıklıkla göz ardı ettiklerini veya kardiyak hastalık bulgularını başka rahatsızlıklara bağladıklarını göstermektedir. Eğer sıra dışı bir yorgunluk, ağrı ya da rahatsızlık hissediyorsanız bunu atlamayın. Bu uyarı işaretlerinin herhangi bir krizin bir ay kadar öncesinde ortaya çıkabileceği gerçeği size sıkıntılarınızın nedenini belirlemek için tıbbi bir yardım alabilecek değerli zamanı kazandıracaktır.
Kalp hastalığı riskini azaltmanın 7 yolu
- Kan basıncınızı düzenli olarak kontrol ettirin. Eğer yüksekse ve sizin için bir ilaç tedavisi önerilmişse bunu düzenli olarak uygulayın, kendinizi iyi hissetseniz bile.
- Eğer içiyorsanız sigarayı bırakın. Doktorunuz size bu konuda yardımcı olacaktır.
- Yeterli miktarda kalsiyum, potasyum ve magnezyum alabilmek için günlük beslenme programınıza taze sebze ve meyveler, tam tahıllar, düşük yağlı süt ürünleri ekleyin.
- Yağ yediğiniz zaman doymuş yağ yerine doymamış yağları tercih edin.
- Kendinize kısa nefes alma molaları vererek evde ve işyerinde stres düzeyini düşürün.
- Eğer alkol alıyorsanız bunu günde 1 kadehle sınırlayın.
- Hergün 30 dakika egzersiz yapın, vücut ağırlığınızı sağlıklı sınırlar içinde tutun
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz